Şimdi yol ve gurbet zamanı baba


Vurunca ayrılık, vurunca hasret,
Ölümün sancısı söze vurunca,
Gözler hiç sebepsiz buğulanırken
Feryatlar denizi tutuşturunca
Bir fırtına koptu benim ülkemde
Ve kuzeydoğudan sardıkça poyraz
Kan koktu, kin koktu benim ülkemde...
Dağları eriten ıstırâbımız
Abus çehrelere asılı kaldı,
Aşka dair çok şey söylendi lâkin
Ne arzulandı aşk, ne anlaşıldı...

Şimdi yol ve gurbet zamanı baba,
Artık yabancıyım bu mahallede,
Akşam gecikirsem darılma bana...
Mevsimsiz, saatsiz ve hikâyesiz
Arka bahçemizde savrulan, zaman,
Dibekte dövülen bizmişiz meğer,
Ocakta küllenen, çocukluğumuz...
-Ki hatırladıkça ağlıyor muyuz? -

Şimdi yol ve gurbet zamanı baba.
Demirci körüğü çeken bir çocuk
Nasıl yorulursa öyle bitkinim...
Vakit yaklaşıyor, izin ver bana,
Bilirsin ki yolcu yolunda gerek,
Demli bir çay söyle yalnızlığına,
Ölü bebeklere gülümseyerek...

Şimdi yol ve gurbet zamanı baba,
Ağlamak geliyor şu ân içimden,
Sessiz ve sebepsiz hıçkırıklarla...
Ve bütün kapılar kilitli, neden?
Neden gökyüzüne küskünüz hâlâ?
Haykırsak da kimse duymuyor bizi,
Ey deli ırmaklar, kınalı dağlar,
Yağmursuz büyüyen çocuklar gibi,
Bir ezan vaktinde sustu Başbağlar...

Osman Bülent Manav
(Yarpız Kokulu Şiirler, BFA Yayıncılık, 1994, İstanbul)

Popüler Yayınlar