Hendese bilen kadı ile hendese bilmeyen yazar


Bülent Manav12 Eylül 2011, İstanbul

Lise kitaplarından hepimiz hatırlarız, Kâtip Çelebi’nin “hendese bilen kadı ile bilmeyen kadı” hikâyesini. Sevgili öğretmenlerimizin, “sadece din bilgisinin yeterli olmayacağı, matematiğin de insanlara lazım olduğu” anafikrini bizlere daha iyi aşılayabilmek için kullandığı olağanüstü bir “örneklem” idi çünkü.

Kısaca iktibas edelim de, unutanlar hatırlamış olsun: 

“Bir kimse boyu ve eni yüz zira olmak üzere bir tarlayı başkasına satıp teslim edeceği zaman boyu ve eni ellişer zira iki tarla verdi. Aralarında uyuşmazlık çıkıp bir kadıya vardılar ki hendese bilmezdi. Hakkı budur diye hükmeyledi. Sonra bir hendese bilen kadı bulup dinlettiler, yarım hakkıdır, dedi. Doğrusu da budur. Bunların aslını bilmek isteyen riyaziyat görmeye heves eyleye.” 

Gerçi bu, edebiyat öğretmenlerinin müfredatında olan bir mevzu idi ve onların matematik bilgisi, öğrencilere göre daha büyük fecaat arzetmekteydi. İşin aslı, kendileri de esasen bir nevi “hendese bilmeyen öğretmen” idiler. Bu yüzden de, hikayede anlatılan ihtilafı, tam olarak kavrayamaz ve öğrenciye de kavratamazlardı. Neyse, şimdi konumuz bu değil, dallandırıp budaklandırmayalım.

Kim, nasıl bir tatmin duygusuyla yapıyor bilemem, fakat internette dolaşıp duran “sazan” mektupları, gün geliyor sizi bile oltalayabiliyor. Eğer “hendese bilmeyen kadı” gibi, cahili olduğunuz mevzuda ahkâm kesmeniz gerekiyorsa (ki gazete köşecilerinin birinci görevi budur, bilmedikleri her şey hakkında, esasen o işin birkaç uzmanı varmış da, onlar da o istisnai zâtlardan biriymiş gibi köpük üretirler) büyük balık olma riski her an burnunuzun dibinde fırsat kollamaktadır. 

SIRA HINCAL ULUÇ’TA

Geçen pazar günü (11 Eylül 2011) Hıncal Uluç’un köşe yazısını okuyunca, anladım ki, sıra ona da gelmiş. İyi tarafından bakalım, o, bunu bir okuyucusunun gönderdiğini söylüyor ve bir nebze de olsa işin içinden sıyrılıyor. Ancak bu sazannamenin Sabah gazetesiyle birlikte 350 bin kopya çoğaltılmasına onay veren kişi olarak, hiç de masum değil. 

Der ki, Hıncal Uluç büyüğümüz: 

Vedat Saçkırktan, hoş bir not göndermiş.. "Bu yıl pek kolay görülmeyen tarihler yaşamaya devam ediyoruz.. 

1/1/11..
11/1/11..
1/11/11..
11/11/11..
Hepsi bu kadar değil tabii ki..
Doğum tarihinizin son iki rakamını alın, buna bu yıl olacağınız yaşınızı ekleyin herkes için sonuç 111 olacaktır!.
Haftalık alanlar için bu yıl para yılıdır!.. Ekim ayı içerisinde 5 cumartesi 5 pazar ve 5 pazartesi yaşayacağız. Bu 823 yılda bir olan bir durummuş ve bu özel yıllar 'Para torbası' yılı olarak değerlendirilir ve adlandırılırmış.”

Yıllar önceydi. Bir keresinde böyle bir eposta gelmişti ve “Tübitak açıklama yaptı. Bu gece saat bilmem kaçta, Jüpiter aydan daha parlak görülecek. Böyle bir şey ancak 1000 senede bir görülür... vs.” yazıyordu. 

Ben de meraklıyım ya… Gecenin o saatinde çıktım sokağa. Pijamalar içinde gökyüzüne bakınırken, nasıl bir sazana düştüğümün farkına vardım ve kendi kendime epeyce gülmüştüm... 

Hıncal Uluç’un yazısını ve o yazıdaki “823 senede bir olur” ifadesini görünce yukarıdaki hatıram geldi aklıma. Ama benimki kendi kendime yaşadığım bir oltaya gelmişlik duygusuydu, o kadar. 

Sevgili Hıncal ağabey, 823 sene beklemeye gerek yok. Cumartesi günü başlayan ve 31 gün çeken bütün aylarda 5 Cumartesi, 5 Pazar, 5 Pazartesi günü bulunacağı aşikar. Mesela Aralık 2012, Mart 2013, Mart 2014, Ağustos 2015 gibi…

Bir de demiyor mu “bu 823 yılda bir olan bir durummuş ve bu özel yıllar ‘para torbası’ olarak değerlendirilirmiş” diye. Yahu, eğer bu durum 823 yılda bir olsaydı bile, kim vermiş olacaktı bu yıla
“para torbası” adını? 

• • •

Bu bizim geleneğimizdir, her 823 yılda bir olur zaten… Eh, biz de bu yıllara ‘para torbası’ deriz…” Milat’tan sonra bir kere oldu, ikincisini de bu yıl yaşıyoruz. 823 yıl sonra, 2834 Ekim’inde tekrar görüşürüz artık…

BU DA BENİM KEHANETİM OLSUN

Bir de öbür iddia var ki evlere şenlik: “Hepsi bu kadar değil tabii ki.. Doğum tarihinizin son iki rakamını alın, buna bu yıl olacağınız yaşınızı ekleyin herkes için sonuç 111 olacaktır!.” demiş hazret.

Bir kehanette de ben bulunayım bari:

Gelecek yıl, “Hızır Yılı” olacak. Nereden mi biliyorum? Doğum tarihinizin son iki rakamını alın, buna gelecek yıl olacağınız yaşı ekleyin! 

Aman Allahım, sonuç herkes için aynı: 112... Hızır Acil. 

Popüler Yayınlar