Gezmeyi seven, yemeyi de sever

Evliya Çelebi’ye fazlaca imrendiğimden midir, çocukluğumdan beri yaşadığım memleket dışındaki yerleri de görmeye olan hevesimin bir nevi duaya dönüşerek kabul olmasından mıdır bilmiyorum, Allah bana seyahati bol bir iş nasip etti.

Seyahatlerim esnasında, işten güçten bir miktar zaman tırtıklayarak, iş telaşının ve stresinin arasına sıkışmış bu küçük fırsatları değerlendiriyorum. Bundan böyle, imkan buldukça, küçük seyahat notları kaleme almaya başlıyorum. Yazacağım notlar bazen bir yemek, bazen bir bina, bazen bir insanın veya mekânın hikâyesi üzerine olabilecek.

Peşinen diyeceğim odur ki, bir gurme gibi dallandırılıp budaklandırılmış lezzet yazıları yahut seyyahlar gibi “turist rehberi” tadında şehir tanıtımları beklemeyin. Benim seyahat notlarım gayet sade ama elden geldiğince de “içi dolu” bilgilerden oluşacak.

Maksadım, bir yandan bu küçük deneyimlere dair notlarımı bir kenarda biriktirmek; diğer yandan da okuyanları haberdar ederek, günün birinde aynı yere yolu düşen dostlara fikir vermek, bir nevi ışık tutmak.