Bir Cuma Akşamı, Bir Kış Gecesi


9 Ocak 2014 | Bülent Manav

Mut’un anlı şanlı “Manavoğlu”su veya “Manav Koca”sı, 85 yaşında olmasına rağmen, o gün sabah yine dükkânını açtı, öğlen çarşıdaki Yeni Cami’de Cuma namazını kıldı ve akşam evinde rahatsızlanarak emaneti sahibine teslim etti.

Evet, hayatımda, beni derinden etkileyen anlardan birisidir bu. 9 Ocak 1981, Cuma gününün akşamında, beni çok seven ve benim de çok sevdiğim dedemin, bu dünyaya vedâsına şahitlik ettiğim an.

Bu âna dair daha sonraki yıllarda kaleme aldığım “Bir Cuma Akşamı Bir Kış Gecesi” adlı şiirim, ilk kitabım olan ve 1994’te çıkan “Yarpız Kokulu Şiirler”de yayınlandı. 

Günün benim açımdan yüksek olan mânâ ve ehemmiyetine binâen söz konusu şiiri sizlerle paylaşmak istedim:


Bir cuma akşamı, bir kış gecesi…

Büyük dedem, seksenbeş yaşında ve bir yer yatağında buluştu ölümle. Tek görgü şahidi bendim. Yasin okuyan annem, “gitti, gitti..” diye ağlayan babaannem, çaresizliğin telâşı içindeki babam ve Ganimet abla… Bunlar ölüm sahnesinin dekorundan birer parçaydı sadece… Ve ben 10 yaşındaydım.

I.
Tarih Dokuz Ocak, Cuma, Seksenbir.

II.
Geçen saatlerin yorgunluğunda
Solunca güneşin son nağmeleri,
Ürperişler yağar çıplak dağlara,
Bir akşam bestesi kaplar her yeri…

Su hırçındır artık, poyraz hoyrattır,
Islıklarla coşar kavaklar bu dem…
Göz kurudur lâkin yanak ıslanır,
Çünkü sonsuzluğa yolcudur dedem…

III.
Ansızın bir koku düştü odaya
Nereden geldiği meçhul bir koku…
Geçip giden bunca seneden sonra
Hâlâ unutmadım ben o kokuyu…

Taş duvarlar sanki buzdan örülmüş,
Soğuk sessizlikte bir “Yâsîn” sesi,
Uykuda sandığım can dedem ölmüş…
Bir cuma akşamı, bir kış gecesi…

Popüler Yayınlar