Küçük İşler Partisi
Bülent Manav | 11 Ocak 2014
Hemen sıcak gündemle ilişkilendirip, ortaya karışık siyasî
bir metin umuyorsanız, vakit kaybetmeden küçük bir ikazda bulunayım, konumuz o
değil. Zira memleketimizde mebzul miktarda ‘kurtarıcı’mızın mevcut olması
yetmezmiş gibi; çobanından mankenine, doktorundan hemşiresine, hademesinden
öğretmenine, kalfasından boş gezenine kadar hemen herkes kendinde bir
‘kurtarıcı’ kumaşı vehmetmektedir.
Çevrenize şöyle bir bakın.
Hergün rahatlıkla rastlayabileceğiniz bir çok kimse, mevcut
bulunduğu poziyonun, sahibi olduğu mesleğin, aslında kaderin kendisine kötü bir
cilvesi olduğunu düşünmekte; esasen devleti ve hatta dünyayı yönetecek çapta
bir adamken, bir dizi şanssızlıklar neticesinde (belki de Yahudilerin,
Masonların, derin devletin, Amerika’nın engellemesi sebebiyle) bunun mümkün
olamadığına inanmaktadır.
Halbuki ben, herkesin, hâlihazırda icra etmekte olduğu
mesleğini daha iyi yapmaya çabalaması halinde, memleketin kurtulacağına; yine
her bir kimsenin daha dürüst, daha iyi bir insan olmak yolunda yürümesiyle,
ülkenin, hatta bütün insanlığın arınacağına inananlardanım.
Misâl, emniyet şeridinden giderek, üç beş araba daha
sollamaya çalışan taksicinin; veya hastaneden kendi muayenehanesine hasta
paslayan doktorun; veya hasta olmadığı
halde işten kaytarmak için rapor isteyen kişinin, yolsuzluklara dair
söyleyeceği bir söz olamaz. Eğer söylerse, ben onun her sözünü “ulan adamlar ne
götürdü be, bir biz götüremedik” kıskançlığı diye yorumlarım.
Neyse, fazla uzattık, konumuz bu değil. Cemil Meriç’in çok
sevdiğim ifadesiyle, “geçelim…”
BÜYÜK İŞLERİN TALİBİ ÇOK, BİZ KÜÇÜK İŞLERE BAKALIM
Bir kaç yıldan bu yana zaman zaman çevremdeki eşe dosta
bahsettiğim nâçizane bir fikrimi, daha doğrusu merakımı, “hatırda kalmaz
satırda kalır” hükmü fehvâsınca kayda geçirmek, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ara sıra gazetelerde anketlere dair haberler görürüz.
Ülkenin en önemli meselesi üzerine, diyelim 3000 kişiyle, bir anket
yapılmıştır. Sıralamayı değilse de, ilk 5 maddeyi gözü kapalı tahmin
edebilirsiniz.. İşsizlik gibi, eğitim gibi, ekonomi gibi toptancı hükümlerdir
hepsi.
Hiç kimse, meselâ okul çıkışlarında katiller gibi gazlayan
servis şoförlerinden, meselâ metro çıkışındaki üst geçide açılan işporta tezgâhları
yüzünden yürüyemez haldeki yolcuların çilesinden, meselâ aracının camını açıp
da içtiği suyun şişesini yola fırlatan adamdan bahsetmez…
Eğer siyaset yapmaya meraklı bir adam olsaydım, “Küçük İşler
Partisi” diye bir parti kurar, bugünün şartlarında ülke gündemine gelmesi hayâl
dahî edilemeyecek konular üzerinden bir de parti programı hazırlardım. Meselâ
derdim ki, “Bizim iktidarımızda, kaldırımların bir standardı olacak ve bir tek
taş bile oynamayacak. Yürürken üstünüze su fışkırmayacağından emin
olacaksınız..”
Veya derdim ki “Bizim iktidarımızda, bütün umumî
tuvaletlerin kapıları ya otomatik olacak veya içerden dışarıya doğru açılacak..
Böylece ellerinizi yıkadıktan sonra tekrar kirletmek zorunda olmayacaksınız..”
Veya derdim ki “Araçtan yola çöp atmanın cezası 1000 liradan
başlayacak..”
Veya derdim ki “Yurt dışındaki belli başlı bütün otellerin TV’lerine
en az bir adet Türkçe kanal koyduracağız.. Yine yurt dışında, en azından büyük
şehirlerdeki banka ATM’lerine, metro-otobüs bilet makinelerine Türkçe dil
seçeneğini de ekleteceğiz…”
Bunu uzattıkça uzatmak mümkün elbette. Lâkin merâmım
anlaşıldı sanırım.
Gülümsediğinizi tahmin edebiliyorum. Böyle bir parti
programıyla iktidara gelmenin imkansıza yakın bir ihtimal olduğunun ben de
farkındayım. Ama iyimser taraftan
bakalım; iktidar olamasak da, ülke gündemine “küçük mevzuları” sokardık en
azından.
Mevzua girerken, “merakımı paylaşmak istiyorum” dedim ama,
aslında cevabı hepimiz biliyoruz. Çünkü hepimiz, büyük adamlar küçük işlerle
uğraşmaz zannediyoruz.
Oysa, insanları büyük kılan, detaylardaki, yani küçük işlerdeki, daha doğrusu küçük zannedilen işlerdeki maharetleridir.
Oysa, insanları büyük kılan, detaylardaki, yani küçük işlerdeki, daha doğrusu küçük zannedilen işlerdeki maharetleridir.
(Bu makale eurovizyon.co.uk için kaleme alınmıştır)