Godiva
Bülent Manav
| 28 Mart 2014
Malum hikâyedir. Gene de kısaca hatırlayalım. Onbirinci
yüzyıl İngilteresi’nde, Lady Godiva, eşi Lord Leofric’in halka uyguladığı
yüksek vergileri protesto için çırılçıplak bindiği atla Coventry sokaklarını
dolaşmış; bütün şehir ahalisi de buna büyük saygı duyup evlerinde kalmış. O gün
hiç kimse Lady Godiva’ya bakmamış, onu utandırmamış.
Dün (27 Mart 2014) Başbakan Erdoğan’ın o incecik, “komik”
sesiyle yaptığı Van ve Diyarbakır mitinglerini seyredince bu hikâye geldi aklıma.
Günde en az iki konuşma yaparak, elli küsur şehir gezen
Başbakan’ın sesi kısılmış, kısılmaktan öte, incelmiş, tuhaf bir hâl almış. Bir çoğumuzun, gayet
insanî olarak böyle bir durumda yapacağı şey bellidir; toplantıyı iptal etmek.
Zira bir yönüyle çok anlaşılabilir bir mazerettir. Diğer yönüyle de, gür sesiyle
meydanlara hükmetmeye alışmış ve kitlesini buna alıştırmış bir siyasî lider için
büyük risktir. Bu vaziyette çıkıp halka hitap edilmesini, hiç bir
“image-maker”ın hiç bir siyasetçiye tavsiye edeceğini sanmıyorum.
Peki ne oldu?
Başbakan, “incecik” ve “komik” sesiyle çıktı, konuştu. Bu
gerçekten büyük özgüven isteyen bir davranış. Fakat büyük hedefleri olan
liderlerin, büyük riskler almasını bir yönüyle normal karşılayabiliriz.
Van ve Diyarbakır’da meydanları dolduran yüzbinlerce insan,
bunun kendileri için yapılmış büyük bir fedakarlık olduğunu düşündü, anladı ve
buna inandı. Söz konusu durumla alay etmedikleri gibi, bilakis Başbakan’ı daha
da yüreklendirici tezahüratlarda bulundular.
• • •
Dün, şimdiye kadar Coventry ahalisinin hikâyesini bize ballandıra ballandıra anlatmış olan nice
“beyaz”, televizyonları başında bu durumla dalga geçip, tivite yüklenirken;
orada bulunan, meydanları dolduran ve muhtemeldir ki bir çoğu Godiva’yı
hayatında duymamış “zenci” halk, büyük bir âlicenaplığa imza atıyordu.
“Derin Türkiye” bu olsa gerek.
Bu makale eurovizyon.co.uk için kaleme alınmış ve önce orada yayınlanmıştır.